ÖZET:
15 Temmuz darbe girişimi sonrasında FETÖ/PDY ile irtibatlı olduğu şüphesiyle 21 ay süreyle görevden uzaklaştırılmasına karşı görevden uzaklaştırılmasının nedeninin belirtilmediğini, idari soruşturma yapılmadığını ve uzun süre boyunca görevden uzak kalarak manevi zarara uğradığı iddiası ile Anayasa Mahkemesi'ne yapılan başvuruda; Anayasa Mahkemesi, görevden uzaklaştırma sürecinin uzunluğu, idari soruşturmanın yapılmaması ve başvurucunun manevi zararının tazmin edilmemesi gibi nedenlerle başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar vermiş ve başvurucunun maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkının ihlal edildiğine hükmetmiştir.
ANAYASA MAHKEMESİNİN 20/9/2023 TARİHLİ VE 2019/42091 SAYILI KARARI
(BİREYSEL BAŞVURU)
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, açığa alınma sürecine ilişkin açılan manevi tazminat davasının reddi nedeniyle kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucu, Ankara'nın Çankaya ilçesi Talatpaşa Ortaokulunda öğretmen olarak görev yapmaktayken Millî Eğitim Bakanlığı (Bakanlık) İnsan Kaynakları Genel Müdürlüğünün 12/10/2016 tarihli ve 11187853 sayılı yazısıyla Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) ile iltisakı/irtibatı olduğu gerekçesiyle 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 137. maddesi uyarınca görevinden uzaklaştırılmıştır.
3. Başvurucu, idareye hitaben yazdığı 17/10/2016 tarihli dilekçede; FETÖ/PDY ile doğrudan veya dolaylı olarak hiçbir bağının olmadığını, Bank Asyada hiçbir zaman hesap açmadığını, örgüte ait eğitim kurumlarıyla da hiçbir şekilde ilgisinin olmadığını, örgüt üyeleriyle mücadele etmiş ve bu yüzden birçok haksızlıklara maruz kalmış bir eğitimci olarak böyle bir ithamla açığa alınmasının kendisi için onur kırıcı olduğunu belirterek durumunun tekrar değerlendirilmesini ve göreve iadesini talep etmiştir. İdare, başvurucunun talebine cevap vermemiştir.
4. Başvurucu, görevden uzaklaştırılma nedenini öğrenmek için Bakanlıkta görüşmeler yapmış ve hakkında Bylock kullandığı iddiası olduğunu öğrenmiştir. Bunun üzerine başvurucu 9/8/2017 tarihli dilekçesiyle hakkındaki iddiaların soruşturulması için savcılığa başvurmuştur. Başvurucu, savcılığa verdiği ifadesinde; görevden uzaklaştırılması nedenine ilişkin kendisine bilgi verilmediğini, kendi çabalarıyla hakkında ev internetinden Bylock programı indirildiğine ilişkin bir iddia olduğunu öğrendiğini, kendisinin bu programı sadece basından duyduğunu, hiçbir şekilde indirmediğini ve kullanmadığını, şayet iddialar doğruysa internet sağlayıcısı şirketten ve programı kendi interneti üzerinden indiren şahıslardan şikâyetçi olduğunu belirtmiştir.
5. Başvurucunun hakkındaki iddialarla ilgili bir idari soruşturma yürütülmemiş ve başvurucu 23/7/2018 tarihinde görevine iade edilmiştir.
6. Başvurucu, görevden uzaklaştırılması nedeniyle uğradığı manevi zararın tazmini talebiyle 13/9/2018 tarihinde tam yargı davası açmıştır. Başvurucu dava dilekçesinde; görevden uzaklaştırıldığı süreçte çok sevdiği öğretmenlik mesleğinden uzak kaldığını, haksız yere ve uzun süre görevden uzaklaştırılmasının ruhsal ve bedensel bütünlüğünü bozduğunu, uyum bozukluğu ve depresyon nedeniyle psikolojik tedavi aldığını, mesleki itibarının zarar gördüğünü ve bu süreç sonunda emekliye ayrılmaya karar verdiğini belirtmiştir.
7. İdare mahkemesi; 15 Temmuz darbe girişimi sonrası ülkemizin olağanüstü bir dönemden geçtiği, devlet kurumlarının terör örgütü mensuplarından arındırılabilmesi için olağanüstü tedbirler alındığı, başvurucunun bu süreçte görevden uzaklaştırıldığı ve aynı dönemde binlerce personel hakkında benzer tedbirlerin uygulandığı, başvurucunun manevi olarak zarar gördüğü kabul edilebilirse de hakkındaki incelemenin uzun bir zamanda tamamlanmasının idarenin hizmet kusurunun kaynakladığının kabulü mümkün olmadığı gerekçesiyle tazminat talebini reddetmiştir. Başvurucunun istinaf talebi de kararın usul ve hukuka uygun olduğu gerekçesiyle 17/10/2019 tarihinde kesin olarak reddedilmiştir.
8. Başvurucu, nihai hükmü 25/11/2019 tarihinde öğrendikten sonra 25/12/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
9. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
10. Başvurucunun hakkındaki iddiaların soruşturulması için savcılığa başvurmasını takip eden süreçte soruşturma başlatılmış ve 26/11/2018 tarihinde terör örgütü üyeliği suçundan kamu davası açılmıştır. Başvurucu anılan ceza davasından 27/2/2020 tarihinde beraat etmiş, hüküm istinaf edilmeyerek kesinleşmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
11. Başvurucu; hakkında idari soruşturma yapılmadığı hâlde 21 ay süreyle somut bir gerekçe ortaya konulmaksızın görevden uzaklaştırıldığını, bu süreçte ifadesinin dahi alınmadığını, idealistçe bağlı olduğu öğretmenlik mesleğinden ve çok sevdiği öğrencilerinden uzak kalması nedeniyle derin bir üzüntü yaşadığını, bu üzüntünün depresyon ve kaygı bozukluğuna yol açtığını, mesleki itibarının zedelendiğini, manevi tazminat talebine ilişkin davada sonuca etkili hususların tartışılmadığını belirterek ölçülülük ilkesinin, adil yargılanma hakkının ve özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Bakanlık görüşünde sürece, ilgili mevzuata ve Anayasa Mahkemesi içtihadına yer verilmiş ve başvuru incelenirken Anayasa'nın, anılan mevzuat ve içtihadın yanı sıra somut olayın kendine özgü koşullarının değerlendirilmesi gerektiği ifade edilmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
12. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Somut başvuruda iddiaların özü, başvurucunun görevden uzaklaştırılma nedeniyle yaşadığı manevi zararın tazminine ilişkindir. Kısa sayılamayacak bir süre görevinden uzaklaştırılmasının mesleki itibarını zedeleyebileceği ve manevi bütünlüğüne etki edebileceği dikkate alındığında başvurucunun iddialarının kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı yönünden incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
13. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
14. Bireyin şeref ve itibarı, kişisel kimliğinin ve manevi bütünlüğünün bir parçasını oluşturur ve Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasının korumasından faydalanır (Nilgün Halloran, B. No: 2012/1184, 16/7/2014, § 41). Kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı Anayasa'nın 5. maddesiyle birlikte değerlendirildiğinde devlete pozitif ve negatif ödevler yükler (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013, §§ 50, 51). Devletin pozitif yükümlülüğü; ihlali önlemeyi ve gidermeyi temin edecek şekilde gerekli usule ilişkin güvenceleri sunan idari veya yargısal süreçleri işletme, bu suretle yargısal ve idari makamların etkili ve adil bir karar vermelerini sağlama sorumluluğunu içermektedir (Semra Özel Üner, B. No: 2014/12009, 26/10/2016, § 36; R.E., B. No: 2018/36513, 23/11/2022, § 46). Söz konusu yükümlülük, idari ya da yargısal makamlarca ulaşılan sonuçların hakkın içerdiği güvenceleri koruyacak şekilde ilgili ve yeterli gerekçelerle açıklanmasını gerekli kılar (Mehmet Bayrakcı, B. No: 2014/8715, 5/4/2018, § 71).
15. Somut olayda uzun yıllar boyunca öğretmenlik yapan başvurucu 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında FETÖ/PDY ile irtibat/iltisaklı olduğu şüphesiyle görevinden uzaklaştırılmıştır. Başvurucuya görevden uzaklaştırılma nedeni ile bilgi verilmemiştir. Başvurucu, göreve iadesi için talepte bulunmuş, bu talebinin cevapsız kalması üzerine kendi çabalarıyla uzaklaştırma işleminin nedenine ilişkin şifahen bilgi edinmiş ve hakkındaki iddiaların soruşturulması için talepte bulunmuştur. Buna karşın başvurucu hakkında görevden uzaklaştırılmasına kaynaklık teşkil eden iddialara ilişkin idari bir soruşturma yürütülmemiş ve başvurucu 21 ay sonra görevine iade edilmiştir. Başvurucu, görevden uzaklaştırılmasına temel teşkil eden iddialar nedeniyle yargılandığı ceza davasından ise beraat etmiştir.
16. Başvurucu, hakkında tesis edilen görevden uzaklaştırma işleminin uzun bir süre devam etmesi nedeniyle yaşadığı manevi zarara ilişkin tazmin talebinde bulunmuştur. Dolayısıyla tesis edilen işlemden kaynaklı olarak bir zararın oluşması durumunda mahkemelerin ihlali gidermeyi temin edecek şekilde yargılama yürütmesi, ilgili ve yeterli gerekçelerle sonuca gitmesi beklenir.
17. Başvurucu açığa alınma sürecinde uzun bir süredir icra ettiği öğretmenlik mesleğinden uzak kalmıştır. Bu süreçte ısrarlı taleplerine rağmen idarece başvurucunun durumu değerlendirilmemiş ve iddialara ilişkin bir inceleme yapılmamıştır. Somut bir adım atılmaksızın uzun bir süre devam eden açığa alınma sürecinin ve bunun neden olduğu belirsizliğin başvurucunun mesleki hayatını ve dolayısıyla manevi bütünlüğünü olumsuz şekilde etkilediği anlaşılmaktadır.
18. Derece mahkemeleri başvurucunun görevden uzaklaştırılma sürecinde yaşadığı manevi zararı kabul etmekle birlikte olağanüstü hâl döneminde tesis edilen işlemin uzun sürmesinde idarenin ağır hizmet kusuru bulunmadığı gerekçesiyle tazminat talebini reddetmiştir. Başvurucu, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından ülkemizin içinde bulunduğu olağanüstü süreçte FETÖ/PDY ile irtibat/iltisak şüphesiyle görevinden uzaklaştırılmıştır. Bu süreçte kamu kurumlarına sızan terör örgütünün tasfiyesi için olağanüstü tedbirler alınmış, binlerce kamu personeli kamu görevinden çıkarılmış veya görevinden uzaklaştırılmış ve haklarında idari veya adli soruşturma yürütülmüştür. Böyle bir dönemde hakkında şüphe bulunan kamu görevlileri ile ilgili yapılan incelemenin ve görevden uzaklaştırma işleminin olağan dönemlere göre uzun sürmesi makul karşılanmalıdır.
19. Bununla birlikte idare, başvurucunun görevden uzaklaştırılmasına ilişkin somut bir gerekçe ortaya koymamıştır. Başvurucu kendi çabalarıyla hakkındaki iddiaları şifahen öğrenmiş ve bu iddiaların soruşturulması için girişimde bulunmuştur. Başvurucun bu çabalarına rağmen görevden uzaklaştırıldığı süreçte hakkında idari bir soruşturma başlatılmamış ve iddialarla ilgili başvurucunun ifadesi dahi alınmamıştır. Manevi tazminat talebine ilişkin yargılama sürecinde de idarece başvurucu hakkındaki iddialara ilişkin ne tür bir inceleme yürütüldüğüne ve incelemenin neden uzun sürdüğüne ilişkin bir açıklama yapılmamıştır.
20. Uzun yıllar öğretmenlik yapan başvurucunun somut iddialar ortaya konulmadan ve bu iddialara ilişkin etkin bir soruşturma yürütülmeden kısa sayılamayacak bir süre görevinden uzaklaştırıldığı görülmektedir. Başvurucunun göreve iade talebi ve hakkındaki iddiaların soruşturulmasına yönelik girişimleri de sonuçsuz kalmıştır. Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde başvurucunun mesleki itibarının zarar görmesine ve manevi elem yaşamasına neden olan sürecin başvurucuya atfedilebilecek bir durumdan kaynaklanmadığı anlaşılmaktadır.
21. Bu bağlamda başvuruya konu edilen tam yargı davası değerlendirildiğinde başvurucunun zarar gördüğünü iddia ettiği hususlarda ikna edici şekilde bir değerlendirme yapılmadığı, somut isnatlara dayanmaksızın ve hakkında etkin bir soruşturma yürütülmeksizin kısa sayılamayacak bir süre boyunca görevinden uzaklaştırılması nedeniyle başvurucunun yaşadığı manevi zararın tazmini hususunun yeterince tartışılmadığı görülmektedir. Derece mahkemeleri başvurucunun görevden uzaklaştırılmasına dayanak teşkil eden iddialarla ilgili bir değerlendirmede bulunmadığı gibi başvurucu hakkında göreve iade sonrası yürütülen ceza yargılaması sürecine ilişkin bir inceleme de yapmamıştır. İşlemin ağır hizmet kusuru içermediği şeklinde genel bir gerekçeyle tam yargı davasının reddine karar verilmesi, zararın mevcut olması ve kaynağı konusunda dayanağı olan açık iddiaların karşılanmadığını ortaya koymaktadır. Dolayısıyla davanın reddine ilişkin verilen kararın başvurucunun manevi elem nedeniyle oluşan zararını tazmin edemediği ve kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkının içerdiği güvenceleri koruyacak şekilde ilgili ve yeterli gerekçeler içermediği sonucuna varılmıştır.
22. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
23. Başvurucu, ihlalin tespiti ile yeniden yargılama yapılması talebinde bulunmuştur.
24. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan, B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3), B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
25. Başvurucu tazminat talebinde bulunmadığından ihlalin tespiti ve yeniden yargılama kararı ile yetinilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara 1. İdare Mahkemesine (E.2018/2081, K.2019/1015) GÖNDERİLMESİNE,
D. 364,60 TL harçtan oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 20/9/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Comments